Pages

25 Aralık 2010 Cumartesi

Beşiktaş Çağ mı Atladı ?

Beşiktaş'a bu sezon bir haller oldu. Demirören yönetimi başlarına saksı düşmüşçesine bu sezon herkese transfer dersi veriyor. Geçmişte yapılan abartılı maliyetli faydasız transferlerin aksine bu sezon oldukça sağlam bir yapılanmaya gidiliyor.



Sezon başında takımın başına Alman Schuster'i getirip Guti ve Quaresma gibi 2 süper yıldızı kadrosuna katan Beşiktaş devre arasında da 3 önemli takviyeye imza attı. Bana göre Türkiye'ye getirilebilecek en iyi birkaç kanat oyuncusundan birisi olan Simao transferi devre arası transferlerinin en iyisi. Bir kanatta Q7 diğerinde Simao'nun olduğu bir takımın hücumunu durdurmak gerçekten çok zor. Bobo ve Nobre'nin istikrarsızlıklarını göz önüne aldığımızda Hugo Almeida da forvet sorununa çözüm olacak gibi duruyor. Bana göre tek gereksiz transfer Manuel Fernandes. Kendisinin Necip'ten çok çok iyi bir oyuncu olduğuna inanmıyorum. Ayrıca iyi olsa Valencia sezon başında onun mevkisine Tina Costa ve Mehmet Topal'ı almazdı. Valencia'da Mehmet Topal'ın ardında forma şansı bulamayan bir isim. Ayrıca Necip'in sürekli oynaması halinde Fernandes'den çok daha üst seviyede futbol oynayacağına inanıyorum. Ancak sonuç olarak 3 transfere bakıldığında borsaya bildirilen maliyetleri de göz önüne alırsak Demirören yönetimi harika bir iş çıkardı. Gerçekten tebriği hak ediyorlar. Demirören'in tabiriyle çağ atladı Beşiktaş.



Gelelim Beşiktaş'ın başarılı olup olamayacağına. Transferler hakikaten çok iyi. Ancak Q7 ve Guti'li Beşiktaş ligin ilk yarısını liderin 14 puan gerisinde bitirdi. Şu an rüya takıma bürünen hücum hattı gerçekten korkutucu Beşiktaş'ın. Ama bu oyuncuların hepsi birden ligde kalan 17 maçın 15-16 sında oynayabilir mi? Q7 kaç maç kaçırdı ? Guti kaç maç kaçırdı ilk yarıda. Bu oyuncuların devamlılığı çok önemli. Bir de önümüzde Galatasaray örneği var. Geçen sezon Rijkaard, Elano, Keita, devre arasında Jo ve Dos Santos transferleri taraftarı iyice havaya sokmuştu. Arda-Kewell-Keita-Elano-Baros gibi isimlerden kurulu hücum hattı vardı Galatasaray'ın ama ligi nerede bitirdiler ve şu an nerdeler ??? Kim transfer edilirse edilsin uyum ve devamlılığını görmeden çok çok ümide kapılmak bence yanlış olur. Bekleyip görelim...

24 Aralık 2010 Cuma

Taurasi'de Doping Şoku !

Fenerbahçe'nin WNBA patentli süper yıldızı Diane Taurasi'de doping tespit edildi. Türkiye'ye gelen gelmiş geçmiş en büyük basketbol yıldızı olan Taurasi'nin B numunesi açılana dek FİBA ve TBF faaliyetlerinden tedbirli olark men edildi.



Spor dünyası bu şokla çalkalanıyor. Açıkçası ben de şoktayım. Dünyanın sayılı kadın basketbolcularından birisi olan WNBA takımlarından Phoenix Mercury ve Fenerbahçe'nin yıldız şutör guardı neden doping kullansın ki ? 28 yaşındaki Taurasi 10 yıllık kariyeri boyunca kazanılabilecek ne kadar başarı varsa kazandı. Ve bu başarılarda hep başroldeydi. Birçok otoritenin ve benim de kanaatimce WNBA in en iyi şutörü, WNBA şampiyonlukları, MVP ödülleri, sayı kraliçeliği, ABD milli takımı ile Olimpiyat ve Dünya Şampiyonluğu, Rus Spartak Moskova ile Avrupa Şampiyonluğu kazandı... Yaz yaz bitmez Taurasi'nin başarıları. Ben açıkçası Taurasi'nin doping yapmaya tenezzül edeceğine inanmıyorum. Hem de Fenerbahçe forması altında nispeten önemsiz maçlar yaparken. Önemsiz derken WNBA final serileri, Olimpiyat ve dünya şampiyonaları finalleri yanında önemsiz demek istedim. Belki de yiyip içtiği bir şeylerden belki de kullandığı birtakım ilaçların yan etkisi çerçevesinde "Modafinil" maddesi tespit edildi. Bu maddenin insan vücüduna etkisi uyku halini azaltması ve bir nebze vücudu dinç tutması.



Taurasi'nin B numunesi 4 Ocak'ta açılacak. Umarım sonuç negatif çıkar. Ancak ilk numunede pozitif çıkan bir test ikinci numunede de çok büyük olasılıkla tekrarlanıyor. Bu da demek oluyor ki böyle bir dünya yıldızı 1 veya 2 yıl sahalardan uzak kalacak. Eğer istem dışı kullanımı kanıtlarsa 1 yıl, kasten yaptığı tespit edilirse 2 yıl men cezası alacak. Yalnız yönetmelikteki madde "tüm FIBA müsabakalarından men" diyor. Belki de WNBA yönetimi "Modafinil" i yasaklı madde olarak kabul etmez ve Taurasi'ye ABD'de forma giyme şansı verir.

12 Kasım 2010 Cuma

Boston Miami'yi yine vurdu!!! 112-107

American Airlines Arena'da 20 bin taraftarı önünde Boston Celtics'i ağırlayan Miami Heat, bu sezon rakibine 2. kez yenilmekten kurtulamadı. 112-107



Wade'li kadrosuna LeBron James ve Chris Bosh'u katarak daha sezon başlamadan şampiyon ilan edilen Miami, üst üste 3. yenilgisini almış oldu. Heat'te en skorer isim LeBron James oldu. James, 35 sayı, 10 ribaunt 9 asist ile oynarken, maça kenarda başlayan Udonis Haslem rakip potaya 21 sayı bıraktı. Maçı Chris Bosh 15 sayı 7 ribaunt, Dwyane Wade ise etkisiz bir oyunla 8 sayı 1 ribaunt ile tamamladı.

Geçtiğimiz yıl hakem faciasıyla şampiyonluğu 4-3 ile LA Lakers'a kaptıran Boston ise veteran takımı olarak gösterilse de benim de bu yıl da favorim olduğu gibi şampiyonluğun en büyük adayı olduklarını ispat ettiler. Ray Allen tam 7 tane üç sayılık basketle geceye damga vururken 35 sayıyla karşılaşmayı tamamladı. Celtics'de Pierce 25 sayı atarken Garnett 16 sayı 13 ribaunt ile takımın ''double double'' yapan tek ismi oldu. Rondo da 16 asist yaparak galibiyete büyük katkı yaptı. 8 dakika süre alan Semih Erden 3 sayı kaydettiği maçta 1 de asist yaptı.

23 Ekim 2010 Cumartesi

Şimşekler Çakmaya Başladı : 1-2


Eskişehirspor, ligin süpriz takımı Kardemir Karabükspor'u deplasmanda 2-1 mağlup ederek ligdeki üst üste 2. galibiyetini aldı. Kırmızı Şimşeklerin golleri kaptan Sezgin ve Batuhan'dan gelirken Emenike'nin golü Karabük'e yetmedi.

Şimşeklere bi haller oldu. Ligin ilk 7 haftasında galibiyet yüzü göremeyen takım Rıza Hoca'nın gidişi, Bülent Uygun'un gelişiyle şaha kalktı. Rıza Çalımbay ve Rijkaard olaylarını yan yana koyarsak hocaların kaderleriyle futbolcuların nasıl oynadıklarını görebiliyoruz. Çünkü Bülent Hoca kadroda aman aman değişiklikler yapmadı. Ancak oyuncuların mücadele güçleri birden bire 2 kat artınca galibiyet serisi de kaçınılmaz oldu.



Dünkü maça gelirsek maç çok heyecanlı başladı. Zeminin felaket ötesi oluşuna rağmen 2 ekip de oynamak istiyordu. Sezgin 3 defans oyuncusunu geçerek mükemmel bir gol attı. İlk yarı Karabük bildiğimiz Karabük değildi. Her top Emenike'ye atılıyor sadece ondan medet umuluyordu. Bülent hoca önce Sadıgov'u, o sarı kart görünce de Nadareviç'i adam adama Emenike üzerine yapıştırdı. Nadareviç de sarıyı görünce ikisini arka arkaya Emenike üzerine koydu ve siyahi oyuncunun etkisini kırdı. Sezgin'in yaptığı presle topu kapan Batuhan şık bir vuruşla farkı ikiye çıkardı. Biraz istikrar yakalasa şu milli takımın banko golcüsü olur. İkinci yarıda Es Es 11 kişi savunma yaptı. İleriyi hiç düşünmediler. Karabük golü de aslında erken buldu ama 45-60 arası yaptıkları yoğun tempolu pres onları çok yordu ve kale önüne set kuran Es Es savunmasını geçemediler. Kaleye şut atabilseler zaten İvesa o kalabalıkta topu göremezdi.

Sonuç olarak Eskişehirspor çok önemli bir 3 puan aldı. Abarttıkları savunma anlayışını da üzerlerindeki kazanamama baskısına bağlıyorum. Ama 2 hafta da gelen 6 puan Kırmızı Şimşekleri sezon başı hedefi olan ilk 5-6 konusunda da umutlandırdı. Zaten kadro kalitesi ve olağanüstü taraftarlarıyla hakettikleri yer orası.

21 Ekim 2010 Perşembe

10'un Yuvasına Dönüşü !!!



Galatasaray Frank Rijkaard'ı gönderdikten sonra teknik direktörünü buldu. Bu isim Galatasaray'ın efsane 10 numarası Gheorghe Hagi !!!

Fatih Terim'di, Hakan Şükür'dü, Abdullah Avcı'ydı, Hikmet Karaman'dı derken Galatasaray efsanesine emanet. Hagi'nin yardımcılığını ise Tugay Kerimoğlu yapacak. Daha önce de Galatasaray'ı 100. yılında çalıştıran ligde 3. yapan ve Fenerbahçe'yi 5-1 yenerek Türkiye kupasını kazandıran Hagi'nin elindeki malzeme bu sefer çok daha iyi.



Karpatların Maradonası'nın da taraftar nezninde kredisi sonsuz. Galatasaray'ı böyle kritik bir dönemde Fenerbahçe maçı öncesi hocasız bırakmaması ve takımına sahip çıkması takdire değer. Umarım Galatasaray camiasına hayırlı olur. Özlemiştik tribünleri inleten "I love you HAGİ" seslerini...Yuvana hoşgeldin taraftarın 10 numarası...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Bayan Basketbolda Heyecan Başlıyor...


Bayanlar basketbolda heyecan başlıyor. Geçtiğimiz yılın lig şampiyonu Fenerbahçe ile Türkiye Kupası Şampiyonu Galatasaray Medical Park, 21 Ekim Perşembe akşamı saat 20.00'da Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu'nda karşılaşacak.

Bu sezon iki takımımız da mükemmel kadrolar kurdular. Türkiye Ligi'ndeki müthiş Galatasaray-Fenerbahçe kapışmasını ben EuroLeague'de de bekliyorum. Ve bu iki ekibimizi finalde görmemiz sürpriz olmayacak.


Galatasaray Medical Park takımın başına Ceyhun Yıldızoğlu'nu getirdi. Türkiye liglerinin en kariyerli antrenörü. İlk bomba transferi de WNBA'in Lauren Jackson ile birlikte en iyi 2 uzunundan birisi olan ve son WNBA All Star MVP'si Sylvia Fowles oldu. Geçen yıl EuroLeague şampiyonu olan Spartak Moskova'da oynayan Fowles ile Fenerbahçe'de ilgilenmiş ancak transferi Galatasaray gerçekleştirmişti. 2. bomba transferi ise 2 yıl önce Galatasaray'ı Euro Cup şampiyonu yapan şutör guard Seimone Augustus. Bu iki ismin dışında geçen yılın Türkiye ligi sayı kraliçesi Ceyhan Belediye'den Michelle Campbell ile anlaşan sarı kırmızılılar bu oyuncuyu Melisa Can ismiyle Türkiye vatandaşı statüsünde oynatacak. Galatasaray ayrıca Avrupa'nın önemli uzunlarından Litvanyalı son EuroCup şampiyonu Gintare Petronyte ve WNBA takımlarından Washington Mystics takımı için oynayan Monique Currie'i de transfer etti. Panküp Kayseri'den Nihan Anaz, İstanbul Üniversitesi'nden Doneeka Hodges, Botaşspor'dan Gülşah Gümüşay, Beşiktaş Cola Turka'dan Melek Bilge, Kocaeli Kağıtspor'dan Ceyda Kozluca gibi geçtiğimiz sezonu çok iyi istatistiklerle tamamlayan isimleri de renklerine bağlayan Galatasaray geçtiğimiz yıldan sadece Işıl Alben, Bahar Çağlar, Yasemen Saylar ve Tuğba Palazoğlu'nu takımda tuttu.




Gelelim Fenerbahçe'ye. WNBA in tartışmasız yaşayan en iyi oyuncusu, Phoenix Mercury forması giyen süperstar şutör guard Diane Taurasi'yi transfer eden Fenerbahçe gerçek anlamda bombayı patlatmış oldu. Fenerbahçe, 2010-11 sezonu için antrenörlük görevine Laszlo Ratbeger'i getirdi. Avrupa basketbolunda isimleri hatırı sayılır olan geçtiğimiz yılı iyi istatistiklerle geçiren Lotos Gdynia'dan Ivana Matovic, Mizo Pecs'ten Anna Vajda, Frisko Sika Brno'dan Hana Harakova Fener'in bir diğer yabancı transferleri. Geçtiğimiz sezonki şampiyonlukta ciddi anlamda pay sahibi olan Avustralya'lı Penny Taylor ve Birsel Vardarlı ile tekrar anlaşıldı. Zaten kadrosunda Esmeral ve Nevriye gibi tecrübeli 2 oyuncusu daha buluna sarı lacivertliler geçtiğimiz seneden daha da güçlü.



Yarın oynanacak bu müthiş mücadeleyi kim kazanırsa kazansın bu sene çok çekişmeli bir lig ve Avrupa Ligi izleyeceğimiz kesin. Umarım milli takımdan geç dönen 2 süper yıldız Diane Taurasi ve Sylvia Fowles yarınki maçta oynarlar.

Rijkaard Dönemi Resmen Bitti !


Ve beklenen nihayet oldu. Galatasaray, Rijkaard ile yollarını resmi olarak ayırdı. İki taraf sözleşmeyi bu sabah resmi olarak feshetti!

Galatasaray'da Rijkaard dönemi bitti.
Galatasaray'da bekleneni bir türlü veremeyen Rijkaard ve teknik ekibi 4.5 milyon avro tazminatla klüpten ayrıldı. Galatasaray başkanı Adnan Polat bugün Hakan Şükür ile bir görüşme yaptı. Şu sıralarda Fatih Terim ile görüşülüyor. Beklenen ise Hakan'ın Adnan Sezgin yerine sportif direktör, "imparator" un da takımın başına hoca olarak gelmesi.



Galatasaray'da Rijkaard ı sabote eden futbolcu topluluğuna camia içinde kredisi sonsuz isimleri başlarına getirtmek çok akıllıca. Fatih Terim ve Hakan Şükür şu an sahada olan isimlerden kat kat daha değerli taraftar gözünde ve sabote edilmeleri öyle kolay değil. Başarısız sonuçlar devam ederse bu ikiliye rağmen bu sefer hedef teknik ekip değil direk futbolcular olacaktır. Onlar da bunu çok iyi biliyor. Bence yönetim doğru bir karar vermek üzere...



Yuvana hoşgeldin "KRAL" ve yuvana hoşgeldin "İMPARATOR"...

18 Ekim 2010 Pazartesi

Galatasaray'da Suçlu Kim ?


Galatasaray'da neler oluyor? Dün Ali Sami Yen'de Ankaragücü'ne 4-2 mağlup olan sarı kırmızılılar 8 haftada tam 4. mağlubiyetini almış oldu. Dünkü rezillikle ilgili bir şey söylemeyeceğim. Söylenecek söz yok zaten. Ancak üstünde durulması gereken daha önemli bir konu var. Galatasaray'da bu gidişatın suçlusu kim peki ? Rijkaard mı, Polat yönetimi mi, Galatasaray ruhundan bihaber futbolcular mı?

Galatasaray tarihinin en karanlık günlerinden bir tanesini geçiriyor. Haftaya Kadıköy deplasmanına gidecek olan takıma inanan kalmadı. Fenerbahçe karşısında mağlubiyete herkes kesin gözüyle bakıyor. Peki takımın başında dünyaca ünlü bir hoca varken, tek tek futbolcuların isimlerine baktığında ligin en iyi 1-2 takımından biriyken Galatasaray neden 8 maçın 4 ünü kaybetti.



Galatasaray'da bana göre Rijkaard'ın ömrü bitmiştir. Bu takıma bundan sonra verecek bir şeyi yok. Suçlu tamamiyle Rijkaard olduğu için değil ama oyun felsefesini 2 senede takımdan 1 oyuncuya bile öğretemedi. Elano ve Servet gibi takıma maç kazandırabilecek oyuncuları kullanamadı. Şimdi de Misimoviç. Misimoviç'i Wolfsburg'dan, Elano'yu Shaktar ve City'den biliyoruz. Hatta Cana'nın Marsilya ve Sunderland performanslarını hatırlayanlar onu da tanıyamıyor Galatasaray forması altında. Keza beğenilmeyen Pino da aynı şekilde. Bu saydığımız isimleri gerçek performansları altında izlettirebilseydi Rijkaard şu andan takım 8'de 8 ile ligde lider olurdu. Rijkaard'ın futbolu bilmediğinden veya kötü antrenör olduğundan dolayı değil Galatasaray takımı ve oyuncularıyla futbol felsefesinin tamamen uyuşmamasından dolayı artık Rijkaard'ın Galatasaray'a verecek bir şeyi kalmamıştır. Takımdaki oyuncuların da kendisine olan saygı ve sevgisi kalmamıştır. Acilen takımın başına yeni bir hoca bu sebeplerden ötürü getirilmelidir.



Gelelim yönetime. Yapılan transferlerde herkesin de bildiği gibi geç kalındı. Akşam pazarında meyve sebze bekler gibi transferin son gününü beklediler oyuncular ucuzlasın(!) diye. Ama değişen bir şey olmadı. Yine yüksek bedellere ama iş işten geçtikten sonra transfer yapmaya çalışıldı. Ligin 9. haftası gelmiş hala uyum sorunu çeken oyuncular var. Transferlerin kamp dönemi bitmiş olması gerekirdi. Yeni stattan ve Riva arazisinden sağlanacak rant yüzünden koltuğa yapışan Polat yönetimi Haldun Üstünel gibi transferlerde iş bitirici yöneticiyi sebebi tam anlaşılamayan nedenlerden safdışı etti. Bence bunun altında da bahsettiğim yeni stat ve Riva arazisinin rantı var. Polat yönetimi, haftaya derbi maçından sonra taraftarın bir kelle isteyeceğini çok iyi biliyor. Yeni stat ve Riva projelerini bitirmeden ayrılmaya niyetleri olmadığı için yolcu belli. Frank Rijkaard.


Son olarak Galatasaray formasını giymeyi haketmeyen oyuncu topluluğu. Bu takımda Ayhan'ın, Barış'ın, Sarp'ın, Serdar Özkan'ın, Gökhan Zan'ın, Hakan Balta'nın, Aydın'ın işi yok. Bu halleriyle Cana'nın, Pino'nun ve Elano'nun da oynamaya hakkı yok. Aykut'tan zaten ümidimi kesmiştim. Dünkü maç gösterdi ki Ufuk da ancak yedek kalecisi olur bu takımın. Kaleden başlayarak takımın hemen her bölgesine büyük çapta bir revizyon gerekiyor. Ama sezon içinde olduğumuz ve devre arası transferlerinin de faydasız olmaları sebebiyle yapılacak şey belli. Takımın başına bu ruhsuzlar topluluğunu bir nebze ateşleyebilecek bir hoca acilen getirilmeli. Sezon sonuna kadar bu takımla gidebildiği yere gidilmeli. Yönetimin taraftara sus payı olarak Arena'ya transfer adı altında devre arası saçma sapan transferler yapması engellenmeli. Bu hocanın kuracağı ekip şimdiden transfer çalışmalarına başlamalı, bütün sezon takip edilen 5-6 önemli noktaya oyuncular sezon biter bitmez transfer edilmeli ve kampa katılmalılar. Ancak böyle geniş ve planlı bir revizyon Galatasaray'ın önünü açar. Günü kurtarma çabaları ise daha da batağa sürükler.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Fener'de Sakatlık Tiyatroları Başladı !!!


Fener'de büyük şok(!). Alex de Souza sakatlandı. Konya maçında kesin oynayamayacak olan yıldız oyuncu haftaya Galatasaray maçına yetiştirilmeye çalışılacakmış.

Fenerbahçe'de klasik Galatasaray maçı öncesi sakatlık tiyatroları başladı. Önce Niang, şimdi de Alex sakatlanıverdi. Ne hikmetse bu son yıllarda Fener'in yıldız oyuncuları Galatasaray maçından önce sakatlanır ve Galatasaray maçında oynamaları da hep şüpheli olur. Ama maç günü büyük bir mucize(!) olur ve bu sözde sakat oyuncular maçta tazı gibi koşarlar hatta yılın en iyi performansını gösterirler.



Tamam Fenerbahçe için Galatasaray maçı yılın en önemli maçı bunu biliyoruz. Fenerbahçe geleneğine göre de "Galatasaray'ı yenelim şampiyon olmasak da olur" felsefesi vardır zaten. Ama her sene aynı komik senaryolardan sıkıldık artık. Fenerbahçe bu komediden sıkılmadı. Bi de ilginçtir bütün medya bu tiyatroya balıklama dalıyor veya dalmak zorunda hissediyorlar kendilerini.

Ben buradan Fenerbahçe taraftarına sesleniyorum. İçleri çooookk rahat olsun. Niang da Alex de Galatasaray maçında turp gibi olacaklar ve sahadaki yerlerini alacaklar. Bu hafta yine tarafsız(!) basınımızda olağan Fenerbahçe tyatrosunu takip edeceğiz. Herkese iyi seyirler...

Bursa Teklemeye Devam:2-2


Süper Lig'de 8. haftanın açılış maçında Bursaspor ile Kardemir Karabükspor 2-2 berabere kaldı. Böylece lige galibiyet serisiyle giren Bursaspor 2 hafta üst üste toplam 4 puan kaybetmiş oldu. Bursa'nın bu sıkıntılı dönemde imdadına yetişen olay ise Antep maçını oynamadan hükmen 3-0 kazanmaları oldu.

İlk yarısı çok çekişmeli geçen maçta Turgay ve Cernat arasında da gol düellosu yaşandı. Önce Turgay 10. dakikada Bursa'yı 1-0 öne geçirdi. 13'te Cernat penaltıdan karşılık verdi. 24'te Turgay takımını bir kez daha öne geçirdi. Ama 34'te Cernat mükemmel bir golle yanıt verdi. Maalesef Rumen oyuncu maçın 40. dakikasında sakatlandı ve oyunu terketti. Öğrendik ki sakatlığı ciddiymiş ve ilk yarıyı kapatmış.



Bursaspor'da izinsiz olarak ABD'ye giden, iki antrenmana katılan ve aynı eylemi ikinci kez yapan Volkan Şen, 18 kişilik kadroda yer almadı. Ancak Bursa bence Volkan'ı bu maçta çok aradı. Ertuğrul Hoca ister istemez önümüzdeki maç onu 11'e koyacaktır. Eli mahkum çünkü. Bursa çok kritik bir döneme giriyor. Önlerindeki Ankaragücü deplasmanı ve Fenerbahçe maçları var. Yaşanacak olası puan kayıpları arada oynayacakları Şampiyonlar Ligi maçlarını da göz önünde bulundurursak Bursa'ya önemli yaralar açabilir.

Gelelim Karabük'e. Yücel İldiz yönetiminde lige iyi başlayan Karabük'ü de tebrik etmek lazım. Ligde maç fazlasıyla 4. sırada yer alan Karabük bu sene daha çok can yakacak gibi duruyor. Yolları açık olsun...

Son olarak da Süper Lig şampiyonunun ne göğüs ne de sırt reklamı bulamamış olması önce Bursa kentinin sonra da Türkiye'nin ayıbıdır bence.

12 Ekim 2010 Salı

12 Ekim Salı İddaa Kuponu

Ideal Futbol Kuponu - Huseyin Kizilbulak
KodMacTOMSIYDurum
517Yunanistan - Israil alt1.45 2-1 1-0 Yatti
507Beyaz Rusya - Arnavutluk alt1.4 2-0 1-0 Tuttu
518Italya - Sirbistan 11.5 yrdk - Tuttu
503Faroe Adalari - K.Irlanda 2-31.7 1-1 0-0 Tuttu
529Beyaz Rusya (U21) - Italya (U21) alt1.6 2-0 2-0 Tuttu
Oran: 8.2824

9 Ekim 2010 Cumartesi

Panzer Acımadı : 3-0


A Milli Futbol Takımımız, Euro 2012 Elemeleri A Grubu'ndaki üçüncü maçında Berlin'de Almanya'ya çok kötü bir oyun sonucunda 3-0 mağlup oldu. Maçın başından sonuna tel tel dökülen millilerimiz karşısında Almanya'nın gollerini Klose(2) ve Türk kökenli Mesut Özil attı.

Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Devrim yapmaya gelen Hiddink, Oğuz'un Terim'den kalma ve Fener takviyeli kadrolarını milli takıma çağırıyor, milliler oyun anlamında hiç bir maçta vasatı aşamıyordu. Böyle dişli ve disipli bir takım karşısında tek hücum silahımız Arda da olmayınca bu maçı kaybetmek kaçınılmaz olmuştu. Ancak asıl yürek parçalayan 90 dakika boyunca 3 pası arka arkaya yapamayan, tamamen rakibe mahkum, onların izin verdiği birkaç dakika dışında topla oynayamayan bir milli takım izlemekti. Berlin Olimpiyat Stadı'nın çoğunluğunu oluşturan 40 bin gurbetçimiz de farklı ümitlerle gelmişti ancak onlar da bizim gibi kahroldu.



Hiddink Almanya karşısında 11'e daha önce koymadığı Özer ve Nuri ile başladı Sabri'den sol bek yaratmak istedi. Aurelio'nun sakatlanmasıyla da kurtarıcı olarak Stoke City'de 18'e bile giremeyen Tuncay'ı oyuna aldı. Hiddink'li dönem için konuşmak artık erken de değil. Çünkü takımda yenilik yok, gelecek için umut yok. Ama olmaması normal tabi. Hiddink geldiğinden beri kaç süper lig maçı izledi? Anadolu'nun hangi şehirlerine gitti? Bir adama Hollanda'da tatil yaparak takım yönetsin diye 4 milyon euro verilmez. Kadronun asıl sahibi Oğuz Çetin'i getirseydik bari takımın başına. Hiç değilse masrafı çok olmazdı. Bişey de değişmezdi zaten.

Dünkü maçta millilerde sadece Servet ve biraz da Hamit birşeyler yapmaya çalıştı. Kaleci Volkan da 3. goldeki büyük hatası dışında iyi oynadı. Almanlarda takım bütünüyle etkiliyken en çok merak edilen isim Mesut özelliikle 2. yarıda savunmamızı çok zorladı. Bir de gol attı. Ama tribündeki 40 bin Türk'ün top ayağına her gelişinde onu yuhalamasından etkilenmiş gibi gözüktü. Attığı gol sonrası da
sevinmedi.




Arda'nın ameliyat olacak olması gerçekten milli takım ve Galatasaray için çok kötü. Çünkü takımda Arda dışında yaratıcı oyuncu yok. Azerbaycan maçında da gol atmakta zorlanacağımızı tahmin ediyorum. Ve maalesef Hiddink'li milli takımımız için gelecekte bir umut görmüyorum.

8 Ekim 2010 Cuma

8 Ekim Sürpriz İddaa Kuponu

Sürpriz Futbol Kuponu - Nurhan Vatansever
KodMacTOMSIYDurum
112Karadağ - İsviçre12.5 1-0 0-0 Tuttu
114Galler - Bulgaristan12.2 0-1 0-0 Yatti
116Yunanistan - LetonyaAlt1.55 1-0 0-0 Tuttu
117K.İrlanda - İtalyaAlt1.5 0-0 0-0 Tuttu
Oran: 12.79

8 Ekim Cuma İddaa Tahminleri

İdeal Futbol Kuponu - Hüseyin Kızılbulak
KodMacTOMSIYDurum
104Gürcistan - Malta2-3 1.8 1-0 0-0 Yattı
108Çek Cum. - İskoçya11.65 1-0 0-0 Tuttu
155Almanya - Türkiyeüst1.45 3-0 1-0 Tuttu
120Portekiz - Danimarka11.5 3-1 2-0 Tuttu
Oran: 6.46
Livescore Tennis

6 Ekim 2010 Çarşamba

Es Es in Yeni Hocası Bülent Uygun !!!


Rıza Çalımbay'ın görevden ayrılmasının ardından teknik adam arayışlarını sürdüren Es Es'te yeni hoca belirlendi...Bu isim Bucaspor'dan sürpriz bir biçimde istifa eden Bülent Uygun oldu.

Beklenen oldu maalesef. Eskişehirspor Bucaspor'un hocasını ayartarak takımın başına getirdi. Bülent Uygun geçen gün Buca'dan kendi isteğiyle istifa etmiş ve Bucaspor yönetimi ve başkanı hem Uygun'a hem de Uygun'u ayarttıklarını iddaa ettiği Eskişehirspor yönetimine ateş püskürmüştü. Bu transferin gerçekleşmesiyle de Buca yönetiminin haklılığı kanıtlanmış oldu.

Bülent Uygun'un istifa etmesi ve Es Es e geleceği haberlerinin duyulmasının ardından yönetime tepki gösteren ve bu etik olmayan davranışı kabul etmeyen Es Es taraftarının bu gelişmeye de sessiz kalması beklenmiyor. Yönetimin yaptığı bu olay taraftar ile arasını iyice germiş oldu. Ve bundan sonraki yolcu da Halil Ünal yönetimi olacak gibi.



Ama her ne kadar bu transferden dolayı huzursuz olsam ve Bucaspor'a yapılan davranışı kınasam da umarım Bülent Uygun Eskişehirspor'da başarılı olur. Çünkü biz Halil Başkan ve Uygun'a tepki göstersek de bu takım onların değil. Büyük Eskişehirspor taraftarının. Bundan sonra bize düşen yine Es Es i sonuna kadar desteklemektir. Bu kara günleri yine beraber aşacağız.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Uygun'dan Şok İstifa !!! Yeni Rota Es Es mi ?

Bucaspor'un teknik direktörü Bülent Uygun, kendisine ait internet sitesinde, görevinden istifa ettiğini bildirdi. Bucaspor'daki yönetim değişikliğini öne süren ve yönetime yeni gelen Şeref Üstündağ yönetiminin önünü açmak için istifa ettiğini bildiren Bülent Uygun her an Eskişehirspor ile anlaşabilir. Hatırlanacağı üzere Es Es Rıza Çalımbay'ın görevine son vermiş ve başta Ersun Yanal, Daum, Zico gibi isimlerle görüşmeler yapılmıştı.



Bucaspor cephesinde ise Bülent Hoca ya tepki var. Basın sözcüsü Timur Yaykıran, teknik direktör Bülent Uygun'un resmi istifa dilekçesini kulübe henüz göndermediğini, bu kararı gerektirecek bir gelişmenin de kulüpte yaşanmadığını bildirdi. Başkan Şeref Üstündağ ise Eskişehirspor'a ve Bülent Uygun'a sert çıktı. "Bülent Uygun için araya girenlerin kim olduğunu biliyoruz" şeklinde konuşan Üstündağ "Daha Bursa maçından sonra hocamızla görüşmüşler. Herhalde araya giren hatırı kırılmayacak kişiler Bülent Hoca'nın kafasını karıştırdılar. Eskişehirspor'un, Bucaspor'la anlaşması olan hocaya el atması, her iki taraf için de etik olmayan bir şey. Tabi Eskişehirspor yarın Bülent hocayla anlaştığı zaman, Bülent hoca istifa etti ondan sonra biz anlaştık diyecekler. Ama istifanın öncesini biliyorum, Eskişehirspor'a yakıştıramadım." diyerek hem Es Es yönetimine hem Bülent Hoca ya ateş püskürdü. "Bundan böyle Bülent Uygun'la bir daha kesinlikle çalışmayız. Bunu düşünmeyiz bile.Daha önce Antep'e gitti geldi, biz kabul ettik. Şimdi sen Buca'ya da aynı hareketi yaptın. Yarın Eskişehir'e de yaparsın" şeklinde konuştu.

Gelelim Es Es cephesine. Eskişehirspor Kulübü Asbaşkanı Mesut Hoşcan, biri yerli, diğeri Fenerbahçe'nin eski teknik direktörü Arthur Zico olmak üzere iki teknik direktörle görüşmelerin sürdüğünü söyledi. Hoşcan "Görüştüğümüz yerli hoca Bucaspor'un teknik direktörü Bülent Uygun değil. Bülent Uygun'un istifa ettiğine ilişkin bize resmi bir konu gelmedi. Eğer Bülent Uygun'dan bize görüşme yapmak istediğine ilişkin teklif gelirse onu da değerlendirmeye alabiliriz." şeklinde konuştu.

Gelişmeleri şimdilik heyecanla takip ediyor bu karmaşanın nasıl sonuçlanacağını merakla bekliyoruz. Ancak eğer Eskişehirspor yönetimi gerçekten Bülent Hoca'nın aklını çeldiyse ve Bucaspor'u böyle zor durumda bıraktıysa kendilerini kınıyorum. Hiç bir etiğe uymayan bu davranışlarının Eskişehirspor taraftarınca da onaylanmayacağını çok iyi biliyorum.

3 Ekim 2010 Pazar

Dünya Supersport Şampiyonu KENAN !!!



Kenan Sofuoğlu, Dünya Supersport Şampiyonası'nda 2010 sezonunu ilk sırada tamamlayarak dünya şampiyonu oldu. Helal olsun sana Kenan!!!

Şampiyonada sezonun son koşusu olan 13. ayak mücadelesi bugün Fransa'non Magny Cours Pisti'nde gerçekleştirildi. Yarışa pole pozisyondan başlayan Kenan Sofuoğlu yarışı 2. tamamladı ve toplamda 263 puanla şampiyon oldu.



HANNspree Ten Kate Honda takımı adına yarışan milli motosikletçimiz, ilk kez 2007 yılında yaşadığı dünya şampiyonluğuna, 3 yıl aradan sonra ikinci kez ulaşarak kariyerine yeni bir başarı daha ekledi. Kenan'ın bu başarısını tebrik ediyorum. Uluslararası bir müsabakada hangi dalda olursa olsun ülkemizi başarıyla temsil eden bayrağımızı dalgalandıran her sporcuda olduğu gibi bu başarıyı duyunca da büyük gurur yaşadım. Teşekkürler Kenan, Helal olsun sana...!!! Benim en büyük temennim Kenan'ın bir gün MotoGP'de de yarışması.

1 Ekim 2010 Cuma

Aslan'a Yine Hüsran !! 2-1


Galatasaray Spor Toto Süper Lig'in 7. haftasında konuk olduğu Karabükspor karşısında sahadan mağlup ayrılarak evinde puansız döndü. 2-1

Maçın hemen başında daha ilk dakikada Neill'in Emenike ile mücadelesinde penaltı kararı sonucu Galatasaray 1-0 geriye düştü. Bu pozisyonda bence hakem Aytekin Durmaz'ın kararı hatalıydı. Neill'in medahalesi Emenike'ye değil topaydı. 10. dakikada 2 farklı yenik duruma düşen Galatasaray için maçta kabus dolu dakikalar da başladı. İlerleyen dakikalarda Karabükspor'un tehlikeli atakları art arda gelmeye başladı. Fark daha da açılabilirdi.

Maç içinde Baros ve Arda'yı ciddi biçimde arayan Galatasaray'da Misimoviç ise yine vasatı aşamadı. Pino da saman alevi gibi parlayan bir kaç pozisyon dışında etkisizdi. 2 sezondur Baros'un yedeğini bir türlü bulamayan Galatasaray bu oyuncunun sık sakatlanması sonucu çok ağır kayıplar da veriyor. Bu da yanlış transfer politikasının bir sonucu.



Galatasaray'da mağlubiyet sonrası en çok konuşulacak konulardan biride Servet olayı.Rijkaard'ın Arda ve Baros'un olmadığı haftada Servet'le tartışıp onu kadroya almayan ve maç sonu da milleti enayi yerine koyarcasına yaptığı "Servet milli takıma gideceğinden dolayı istiharat vermek istedik ve ona izin verdik" açıklaması tam bir komediydi. Olay neyse ne olduysa bunu birinci ağızdan öğrenmek bu taraftarın hakkıydı. İkili çatışmalardan zaten eksik olan hasarlı kadro daha da zarar görüyor ve puan kayıpları artık geri dönülemez farklara ulaşıyor.

Bu maçla artık kesin anladım ki bu sene Galatasaray şampiyon falan olamaz. Hatta ilk 3-4 bile hayal. Rijkaard böyle giderse oyuncular karşısında saygınlığını da yitirecek ve takım uçuruma yuvarlanacak. Yine olan taraftara olacak...

28 Eylül 2010 Salı

Efsane Geri mi Dönüyor ?

Birçoklarının takip etmemesine rağmen Fransa Ligue 1 benim ilgiyle takip ettiğim liglerden bir tanesi. Bu sezon Fransa ligi geçmiş yıllardan çok daha heyecanlı olacak gibi. Ligin son 3 şampiyonu Lyon, Bordeaux ve Marsilya lige çok da iyi başlayamadılar. Hatta Lyon felaket bir başlangıç yaptı. Ama Ligue 1'e çok iyi başlayan bir takım var ki o da Fransa futbolunun gelmiş geçmiş en büyük takımı ama başarıları mazide kalmış olan AS Saint-Étienne.



Fransa futbolunun en başarılı takımlarından biri olan Saint-Étienne Ligue 1 'i tam 10 kez kazanmış ancak son şampiyonluklarını 1981 yılında Michel Platini'nin oynadığı dönemde almışlardı. Maçlarını 36000 kişilik Stade Geoffroy-Guichard'da oynayan "Yeşiller" Fransa liginin en ateşli taraftarlarına sahip takımı da ayrıca. Statları Le chaudron (Kazan) ve "l'enfer vert"(Yeşil Cehennnem) gibi isimlerle anılıyor.




Yıllardan beridir eski günlerini arayan Saint-Etienne'in ezeli rakipleri Lyon'un da 2000'li yıllarla başlayan şampiyonluk serisiyle onların oldukça gerisinde kalmalarına sebep olmuştu. Sezona çok iyi başlayan Saint-Étienne ilk 7 hafta sonunda 16 puanla lider durumda. Hatta geçen hafta oturdukları bu liderlik koltuğuna tam 28 yıldır hasretlerdi. Dimitri Payet, Jeremie Janot, Bakary Sako, Blaise Matuidi, Emmanuel Riviere gibi Ligue 1'i yakından takip edenlerin kalitesini iyi bildikleri isimlerden oluşan kadroları ve bahsettiğim muhteşem seyircileriyle bu sezon şampiyonluklarını görmek istediğim ilk takım. Bu hafta Geoffroy-Guichard stadında Fransa'nın Saint-Etienne ile birlikte en büyük takımı Marsilya'yı ağırlayacaklar. Bu maçı sabırsızlıkla bekliyorum ve herkese izlemeleri için tavsiye ediyorum. Maç için bir tahmin gerekirse benim tercihim elbette "Yeşiller" olacak...

26 Eylül 2010 Pazar

Çalımbay Dönemi Sona Erdi !

Eskişehirspor'da beklenen oldu ve yönetim kurulu bugünkü olağanüstü toplantı sonrası teknik direktör Rıza Çalımbay'ın görevine son verdi.



Geçtiğimiz sezonu 7. bitiren ve bu sezona da Avrupa kupalarına katılma parolasıyla başlayan Eskişehirspor ligde ilk 6 maçta galibiyet alamazken sadece 2 puan toplayabildi. Maç kazanamamasının dışında oynanan oyun da hiç tatmin etmeyip gelecek için umut vermiyordu. Taraftar iyice sesini yükseltmeye başlamıştı ve dünkü iç sahada alınan Gaziantep yenilgisi bardağı taşıran son damla oldu. Tribünleri tıklım tıklım dolduran Es Es seyircisi yenilgi sonrası hem Rıza Hocayı hem de yönetimi istifaya çağırdı.

Son 2 sezondur takımın başında olan ve süper ligde dönem dönem iyi sonuçlar da alan Eskişehir'de Rıza Hoca'nın isteği üzerine transferler yapılmış takımın hücum hattı 6 aydır top oynamayıp yatan Batuhan'a emanet edilmişti. Üstelik bu transfer için Eskişehirspor tam 2.1 milyon euro bonservis bedeli ödeyerek kulüp tarihinin en pahalı transferlerinden birini gerçekleştirmişti. Yine Rıza'nın isteğiyle Beşiktaş'tan Tello ve Erkan alınmış; 1 buçuk ay peşinden koşulan Zapo, Sivok'un sakatlanmasıyla Beşiktaş'ta kalmıştı. Onun yerine alınan Diego ise Rıza Hoca tarafından benimsenmemiş ve defans zaafımız var söylmelerine rağmen oyuncuyu 2 aydır sahaya sürmemişti.

Bazı oyunculara karşı zaafları olan ve bazılarıyla da yıldızı barışmayan Rıza Çalımbay bu kötü gidişin haliyle tek sorumlusu ilan edildi. Takımın böyle bir kan değişimine ihtiyacı vardı. Çünkü Rıza Hoca'ya olan güven tribünlerde tamamen bitmiş takım içinde de disiplini sağlayamaz hale gelmişti. Şimdi gelecek yeni hocayla birlikte yönetimin özellikle bazı yabancı oyuncuların disiplinsizliklerine çözüm bulması, gerekirse sert yaptırımlar uygulaması şart. Çünkü kimse Eskişehirspor'dan büyük değildir.



Son olarak yeni hoca kim olacak acaba ? Basında ilk ön plana çıkan isim Samet Aybaba oldu. Yerel basın geçen hafta Terim ismini öne sürdü ama bu bence imkansız gibi. Şahsi görüşüme göre bu takımı en iyi idare edecek isim Ersun Yanal. Uzun zamandır bir kulüp takımında da çalışmayan Ersun Hoca ile Kırmızı Şimşekler iyi bir ivme kazanabilir ve hedefe Avrupa hedefine yürüyebilirler. Çünkü sadece 6 hafta geride kaldı. Daha oynanacak 28 maç var ve o zamana kadar neler olur neler...

21 Eylül 2010 Salı

Kadıköy'de Olunca Devam, Antep'te Olunca Tatil !!


Gaziantepspor ile Bursaspor arasında Kamil Ocak Stadı'nda oynanan 5. haftasının kapanış maçı tatil edildi..

Süper Lig'in 5. hafta kapanış maçında Gaziantepspor, Bursaspor'u konuk ederken, karşılaşma 62. dakikada sahaya atılan maddelerden bir tanesi yan hakeme isabet etti ve karşılaşmanın hakemi Deniz Çoban tarafından maç tatil edildi. Bundan sonra ne olacak. Bursa 3-0 hükmen galip sayılacak, Gaziantep de 2-3 maç seyircisiz oynama cezası alacak. Eğer MHK yönetmeliğinde hakem, taraftarlar tarafından yaralanınca maç tatil olur yönetmeliği varsa buna bir sözümüz yok. Ama geçen seneyi hatırlayalım. Bundan daha gergin bir maçta derbide Fenerbahçe-Galatasaray maçında Fener stadında daha maç başlamadan hakemin kafasını yarmadı mı taraftarlar? O maç niye tatil edilip maçı Galatasaray hükmen 3-0 kazanmadı. Maç tatil edilse Galatasaray 9'da 9 yapacak ve en etkili oyuncusu Baros'un ayağı kırılmayacaktı. Bu çifte standart direk şampiyonluğu etkileyen bir karar olmuş gibi değil mi???



Hadi Fenerbahçe'nin lobisinden ve Aziz'den korkuyor MHK. Zaten Oğuz Sarvan'ın da nasıl fanatik Fenerbahçe'li olduğunu ve yönettiği maçları da biliyoruz. Yine geçen yıl Diyarbakır'da Bursa maçında çıkan olaylarda maç tatil edilip Bursa 3-0 hükmen kazandı. Ne tesadüftür ki bu olaylar ve hükmen galibiyetler hep Bursa lehine çıkıyor. Levent Kızıl'ın federasyona girmesiyle önlenemez Bursa çıkışı ve kollanması sürüyor ve de hakemlerden şikayet etmeyen tek takım Bursa haline geldi. Neden acaba??




Son olarak hakem sağlığı herşeyden önemli tabi. Ancak çifte standart işin içine girince ve hep bazı takımların yararına olunca bu çifte standarta tepkimizi de koymak lazım. Fener maçında hakemler nasıl maçı yönettiyse dünkü maçta da çıkıp yönetecekti. Yürümesine veya koşmasına engel bir durum yoktu hakemin. Yok eğer hakemin başı yarılınca maç kesin tatil olur ve evsahibi 3-0 yenik sayılır kuralı varsa bu kural neden Kadıköy'e uğramıyor.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Başka Eskişehirspor Yok !!!


Eskişehirspor iddaalı başladığı yeni sezonda ilk 5 hafta sonunda galibiyetsiz sadece 2 puan topladı ve haftayı 17. tamamladı.

Bu sezona Batuhan, Pele, Tello, Diego, Burhan gibi etkili transferlerle giren ve çekirdek kadrosunu koruyan Es Es ilk 5 haftada hayal kırıklığı yarattı. Bu transferlerde yetmedi transferin son gününde hücum oyuncusu Agim İbraimi ve defans Rashad Sadhikov'u renklerine bağladı. Ama bazen şanssızlık bazen de kötü oyun Es Es bir türlü istediği puanları alamadı. 3. haftadaki Galatasaray maçıyla birlikte de tribünlerin istenmeyen adamı Rıza Çalımbay ilan edildi.



Az önce Rıza Hoca'yı Kanal 26'da Şükrü Oytan'ın sorularını yanıtlarken izledim. Rıza Hoca'yı sevdiğim veya desteklediğim için değil ama bazı sözleri çok doğruydu ve dikkatimi çekti. Şimdi bazı satır başlarını burada paylaşayım:

Rıza Hoca sürekli bir şanssızlıktan yakınıyor. Tamam Konya maçında şanssızdı. Ama diğer maçlarda Eskişehir'in de maçları almaya hak edecek topu oynadığı söylenemez. Rıza Hoca takıma güvendiğini ve zamanla istenilen sonuçların alınacağını ve üst sıralara tırmanacaklarını söyledi. Kesinlikle istifa etmeyeceğini söyleyen Çalımbay taraftara da sitem etti. "Galatasaray maçı dakika 70 hemen Rıza İstifa diye bağırıyorlar. Yaa bi durun maç bitsin öyle bağırın" şeklinde sitem eden Çalımbay "bana kimse destek vermese de olur ama takımıma, oyuncularıma 90 dakika destek verin, onların sizlere ihtiyacı var" şeklinde konuştu.



Rıza Hoca her ne kadar yanlışlar yapsa da burada haklı. Eskişehirspor taraftarıyla, oyuncusuyla,hocasıyla, yönetimiyle bu kara günlerin üstesinden gelecek. Hep beraber. Eskişehir'de öyle bir seyirci var ki takımın arkasında olduğunda ölüyü diriltir. Ama takıma ve hocaya cephe aldığında da oyuncuların eli ayağı titrer. Bu sebepten Es Es taraftarının bu hafta yapması gereken şu. Rıza Hoca'ya, oyunculara kızmış olabiliriz. Ama gün cephe alma günü değil. Gün kenetlenme, destek olma günü. Rıza Hoca'ya olan tepkimizi bir kenara bırakmalıyız. Henüz 5 hafta geçti. Köprünün altından çookk sular akar. Antep, Buca ve Belediye maçlarından alınacak 9 puan takımı nerden nereye taşır. Antep maçı dönüm noktası, cumartesi günü geriye de düşsek, kötü de oynasak takıma, sahaya oyuncuların adım atmasından son düdüğe kadar destek vermek zorundayız. Bu takım ne Rıza'nın ne sahadaki oyuncuların ne de Halil Başkan'ın. Bu takım hepimizin.Unutmayalım ki "Başka Eskişehirspor Yok"...Kırmızı Şimşeklere sahip çıkalım...

Sezonun İlk Derbisinde Eşitlik :1-1


Spor Toto Süper Lig 5. haftasında bu sezonun ilk derbisi Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynandı. Maçın 26. dakikasında Niang ile öne geçen Fener 87. dakikada Guti'nin penaltısına engel olamayınca maçta gülen olmadı.


Maçın hikayesine gelirsek dünkü maç aslında bir o tarafa bir bu tafara gitti. Maça iyi başlayan ve pozisyonlar bulan taraf Beşiktaş oldu ama golü Fenerbahçe attı. Attığı golle cesaretlenen Fener bu kez Beşiktaş'ın üzerine gitmeye başladı. Niang, Dia ve Alex ile pozisyonlara girmeye başlayan Fenerbahçe maçı koparacak golü bir türlü atamadı. Beşiktaş ise sakatlıklardan yana şanssızdı. Hakan ve Ekrem'in sakatlanmasıyla Schuster daha ilk yarıdan 2 zorunlu değişikliği yapmış hamle hakkı azalmıştı.

2. yarıyla beraber Fener'de skor koruma psikolojisi patlak verdi ve savunmaya çekilmeye başladılar. Beşiktaş da Fener'in üzerine gitmeye başladı.Orta sahadan Guti ve Quaresma menşeili ataklar 72'de Bobo'nun da girmesiyle iyice arttı. Kaleci Cenk'ten aldığı topu müthiş sürüp harika bir ara pası atan Guti'nin Bobo'ya gönderdiği topa Volkan dengesiz çıkınca penaltıya sebebiyet verdi. Ve işte o an nefesler tutuldu. Gözler belediye işçisi Bilica'yı ararken Beşiktaş'lı oyuncular da penaltı noktasına bariyer kurdu Bilica'yı engellemek için. Sonunda Cüneyt Çakır da Bilica'yı bu seferlik kazı yapmaması konusunda ikna etti ve tabi Bilica sonraki maç için söz alarak bunu kabul etmiş:))) Bilica'nın kontrol altında olduğunu bilmenin verdiği özgüvenle topun başına geçen Guti golü attı ve Kadıköy'den 1 puanı çıkardı Beşiktaş.



Sonuç olarak maç 2 tarafa da gitti geldi. 2 ekip de kazanabilirdi. Berabere bitti. Cüneyt Hoca maçı bence iyi idare edemedi. Kartları standart değildi ve 2 tarafın da tepkisini çekti. Ama hatalarının bir tarafa yoğunlaşmaması işin belki de tek iyi yanıydı.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Bravo Aylin !!!


Antalya'da düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası'nda Aylin Daşdelen, 53 kiloda 2 gümüş, 1 bronz madalya kazanarak şampiyonanın 2. gününde de bizleri sevindirdi.

Her ne kadar ülkemizde birçokları için önemli olmasa da Aylin'in bu Dünya 2.liği beni yine çok gururlandırdı. Ve Aylin'in bu başarısını haber yapmadan geçemedim her ne kadar bloga koyabilecek fotoğrafı basınımızda bulmaktan zorlansam da. Bu kiloda 3 altın alan Çinli sporcu Xiaoting Chen ile çalışma şartları ve aldıkları destek kıyas dahi edilemeyen Aylin'in bu "BÜYÜK" başarısını tekrar tekrar kutluyorum. Helal Olsun Sana AYLİN!!!

Helal Olsun Size Kızlar !!!


Antalya'da düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası'nda podyuma çıkan Nurcan Taylan ve Sibel Özkan dün akşam bizlere gurur dolu bir gece yaşattılar.

Nurcan Taylan, 48 kiloda silkmede 121 kilo kaldırıp, DÜNYA REKORU kırarak altın madalyaya ulaştı. Nurcan Taylan, koparma ve silkmenin ardından toplamda kaldırdığı 214 kilo ile altın madalya kazanırken, şampiyonayı 3 altın madalya ile dünya şampiyonu olarak tamamladı. Koparmada dünya rekorunu son anda ağırlığı bırakarak kaçıran Nurcan silkmede ise rekoru bırakmadı. Bu sene formuyla göz dolduran atletimiz Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluklarından sonra Dünya Şampiyonu da olarak kilosunun en iyisi olduğunu gösterdi.



Yine 48 kiloda mücadele eden bir diğer haltercimiz Sibel Özkan ise yarışmayı 2 gümüş 1 bronz ile tamamladı. Son kaldırışı sonrası morali iyice bozulan 2008 Pekin Olimpiyatı'nın gümüş madalyalı genç haltercimiz Londra 2012 de altın için mücadele edeceğini söyledi.



Podyumun en üst 2 basamağında görüp gururlandığımız haltercilerimiz umarım 2012 de de bu başarılarını tekrar ederler.

2 ay önce Avrupa şampiyonu olan atletizmcilerimize hala verilmeyen "BÜYÜK" başarı ödüllerini umalım ki haltercilerimiz bir an önce alırlar
. Çünkü bu sporcularımız amatör ve maalesef bu ödüller dışında pek bir gelir kaynakları yok. Her işi bir garip, ters yaptığımız ülkemizde zaten milyoner olan basketçilerimize ödüllerini fazlasıyla anında verirken, bu ödüllerle geçinen amatör dünya ve Avrupa şampiyonlarımızın "BÜYÜK" ödüllerini aylar sonra veriyoruz.