Pages

28 Eylül 2010 Salı

Efsane Geri mi Dönüyor ?

Birçoklarının takip etmemesine rağmen Fransa Ligue 1 benim ilgiyle takip ettiğim liglerden bir tanesi. Bu sezon Fransa ligi geçmiş yıllardan çok daha heyecanlı olacak gibi. Ligin son 3 şampiyonu Lyon, Bordeaux ve Marsilya lige çok da iyi başlayamadılar. Hatta Lyon felaket bir başlangıç yaptı. Ama Ligue 1'e çok iyi başlayan bir takım var ki o da Fransa futbolunun gelmiş geçmiş en büyük takımı ama başarıları mazide kalmış olan AS Saint-Étienne.



Fransa futbolunun en başarılı takımlarından biri olan Saint-Étienne Ligue 1 'i tam 10 kez kazanmış ancak son şampiyonluklarını 1981 yılında Michel Platini'nin oynadığı dönemde almışlardı. Maçlarını 36000 kişilik Stade Geoffroy-Guichard'da oynayan "Yeşiller" Fransa liginin en ateşli taraftarlarına sahip takımı da ayrıca. Statları Le chaudron (Kazan) ve "l'enfer vert"(Yeşil Cehennnem) gibi isimlerle anılıyor.




Yıllardan beridir eski günlerini arayan Saint-Etienne'in ezeli rakipleri Lyon'un da 2000'li yıllarla başlayan şampiyonluk serisiyle onların oldukça gerisinde kalmalarına sebep olmuştu. Sezona çok iyi başlayan Saint-Étienne ilk 7 hafta sonunda 16 puanla lider durumda. Hatta geçen hafta oturdukları bu liderlik koltuğuna tam 28 yıldır hasretlerdi. Dimitri Payet, Jeremie Janot, Bakary Sako, Blaise Matuidi, Emmanuel Riviere gibi Ligue 1'i yakından takip edenlerin kalitesini iyi bildikleri isimlerden oluşan kadroları ve bahsettiğim muhteşem seyircileriyle bu sezon şampiyonluklarını görmek istediğim ilk takım. Bu hafta Geoffroy-Guichard stadında Fransa'nın Saint-Etienne ile birlikte en büyük takımı Marsilya'yı ağırlayacaklar. Bu maçı sabırsızlıkla bekliyorum ve herkese izlemeleri için tavsiye ediyorum. Maç için bir tahmin gerekirse benim tercihim elbette "Yeşiller" olacak...

26 Eylül 2010 Pazar

Çalımbay Dönemi Sona Erdi !

Eskişehirspor'da beklenen oldu ve yönetim kurulu bugünkü olağanüstü toplantı sonrası teknik direktör Rıza Çalımbay'ın görevine son verdi.



Geçtiğimiz sezonu 7. bitiren ve bu sezona da Avrupa kupalarına katılma parolasıyla başlayan Eskişehirspor ligde ilk 6 maçta galibiyet alamazken sadece 2 puan toplayabildi. Maç kazanamamasının dışında oynanan oyun da hiç tatmin etmeyip gelecek için umut vermiyordu. Taraftar iyice sesini yükseltmeye başlamıştı ve dünkü iç sahada alınan Gaziantep yenilgisi bardağı taşıran son damla oldu. Tribünleri tıklım tıklım dolduran Es Es seyircisi yenilgi sonrası hem Rıza Hocayı hem de yönetimi istifaya çağırdı.

Son 2 sezondur takımın başında olan ve süper ligde dönem dönem iyi sonuçlar da alan Eskişehir'de Rıza Hoca'nın isteği üzerine transferler yapılmış takımın hücum hattı 6 aydır top oynamayıp yatan Batuhan'a emanet edilmişti. Üstelik bu transfer için Eskişehirspor tam 2.1 milyon euro bonservis bedeli ödeyerek kulüp tarihinin en pahalı transferlerinden birini gerçekleştirmişti. Yine Rıza'nın isteğiyle Beşiktaş'tan Tello ve Erkan alınmış; 1 buçuk ay peşinden koşulan Zapo, Sivok'un sakatlanmasıyla Beşiktaş'ta kalmıştı. Onun yerine alınan Diego ise Rıza Hoca tarafından benimsenmemiş ve defans zaafımız var söylmelerine rağmen oyuncuyu 2 aydır sahaya sürmemişti.

Bazı oyunculara karşı zaafları olan ve bazılarıyla da yıldızı barışmayan Rıza Çalımbay bu kötü gidişin haliyle tek sorumlusu ilan edildi. Takımın böyle bir kan değişimine ihtiyacı vardı. Çünkü Rıza Hoca'ya olan güven tribünlerde tamamen bitmiş takım içinde de disiplini sağlayamaz hale gelmişti. Şimdi gelecek yeni hocayla birlikte yönetimin özellikle bazı yabancı oyuncuların disiplinsizliklerine çözüm bulması, gerekirse sert yaptırımlar uygulaması şart. Çünkü kimse Eskişehirspor'dan büyük değildir.



Son olarak yeni hoca kim olacak acaba ? Basında ilk ön plana çıkan isim Samet Aybaba oldu. Yerel basın geçen hafta Terim ismini öne sürdü ama bu bence imkansız gibi. Şahsi görüşüme göre bu takımı en iyi idare edecek isim Ersun Yanal. Uzun zamandır bir kulüp takımında da çalışmayan Ersun Hoca ile Kırmızı Şimşekler iyi bir ivme kazanabilir ve hedefe Avrupa hedefine yürüyebilirler. Çünkü sadece 6 hafta geride kaldı. Daha oynanacak 28 maç var ve o zamana kadar neler olur neler...

21 Eylül 2010 Salı

Kadıköy'de Olunca Devam, Antep'te Olunca Tatil !!


Gaziantepspor ile Bursaspor arasında Kamil Ocak Stadı'nda oynanan 5. haftasının kapanış maçı tatil edildi..

Süper Lig'in 5. hafta kapanış maçında Gaziantepspor, Bursaspor'u konuk ederken, karşılaşma 62. dakikada sahaya atılan maddelerden bir tanesi yan hakeme isabet etti ve karşılaşmanın hakemi Deniz Çoban tarafından maç tatil edildi. Bundan sonra ne olacak. Bursa 3-0 hükmen galip sayılacak, Gaziantep de 2-3 maç seyircisiz oynama cezası alacak. Eğer MHK yönetmeliğinde hakem, taraftarlar tarafından yaralanınca maç tatil olur yönetmeliği varsa buna bir sözümüz yok. Ama geçen seneyi hatırlayalım. Bundan daha gergin bir maçta derbide Fenerbahçe-Galatasaray maçında Fener stadında daha maç başlamadan hakemin kafasını yarmadı mı taraftarlar? O maç niye tatil edilip maçı Galatasaray hükmen 3-0 kazanmadı. Maç tatil edilse Galatasaray 9'da 9 yapacak ve en etkili oyuncusu Baros'un ayağı kırılmayacaktı. Bu çifte standart direk şampiyonluğu etkileyen bir karar olmuş gibi değil mi???



Hadi Fenerbahçe'nin lobisinden ve Aziz'den korkuyor MHK. Zaten Oğuz Sarvan'ın da nasıl fanatik Fenerbahçe'li olduğunu ve yönettiği maçları da biliyoruz. Yine geçen yıl Diyarbakır'da Bursa maçında çıkan olaylarda maç tatil edilip Bursa 3-0 hükmen kazandı. Ne tesadüftür ki bu olaylar ve hükmen galibiyetler hep Bursa lehine çıkıyor. Levent Kızıl'ın federasyona girmesiyle önlenemez Bursa çıkışı ve kollanması sürüyor ve de hakemlerden şikayet etmeyen tek takım Bursa haline geldi. Neden acaba??




Son olarak hakem sağlığı herşeyden önemli tabi. Ancak çifte standart işin içine girince ve hep bazı takımların yararına olunca bu çifte standarta tepkimizi de koymak lazım. Fener maçında hakemler nasıl maçı yönettiyse dünkü maçta da çıkıp yönetecekti. Yürümesine veya koşmasına engel bir durum yoktu hakemin. Yok eğer hakemin başı yarılınca maç kesin tatil olur ve evsahibi 3-0 yenik sayılır kuralı varsa bu kural neden Kadıköy'e uğramıyor.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Başka Eskişehirspor Yok !!!


Eskişehirspor iddaalı başladığı yeni sezonda ilk 5 hafta sonunda galibiyetsiz sadece 2 puan topladı ve haftayı 17. tamamladı.

Bu sezona Batuhan, Pele, Tello, Diego, Burhan gibi etkili transferlerle giren ve çekirdek kadrosunu koruyan Es Es ilk 5 haftada hayal kırıklığı yarattı. Bu transferlerde yetmedi transferin son gününde hücum oyuncusu Agim İbraimi ve defans Rashad Sadhikov'u renklerine bağladı. Ama bazen şanssızlık bazen de kötü oyun Es Es bir türlü istediği puanları alamadı. 3. haftadaki Galatasaray maçıyla birlikte de tribünlerin istenmeyen adamı Rıza Çalımbay ilan edildi.



Az önce Rıza Hoca'yı Kanal 26'da Şükrü Oytan'ın sorularını yanıtlarken izledim. Rıza Hoca'yı sevdiğim veya desteklediğim için değil ama bazı sözleri çok doğruydu ve dikkatimi çekti. Şimdi bazı satır başlarını burada paylaşayım:

Rıza Hoca sürekli bir şanssızlıktan yakınıyor. Tamam Konya maçında şanssızdı. Ama diğer maçlarda Eskişehir'in de maçları almaya hak edecek topu oynadığı söylenemez. Rıza Hoca takıma güvendiğini ve zamanla istenilen sonuçların alınacağını ve üst sıralara tırmanacaklarını söyledi. Kesinlikle istifa etmeyeceğini söyleyen Çalımbay taraftara da sitem etti. "Galatasaray maçı dakika 70 hemen Rıza İstifa diye bağırıyorlar. Yaa bi durun maç bitsin öyle bağırın" şeklinde sitem eden Çalımbay "bana kimse destek vermese de olur ama takımıma, oyuncularıma 90 dakika destek verin, onların sizlere ihtiyacı var" şeklinde konuştu.



Rıza Hoca her ne kadar yanlışlar yapsa da burada haklı. Eskişehirspor taraftarıyla, oyuncusuyla,hocasıyla, yönetimiyle bu kara günlerin üstesinden gelecek. Hep beraber. Eskişehir'de öyle bir seyirci var ki takımın arkasında olduğunda ölüyü diriltir. Ama takıma ve hocaya cephe aldığında da oyuncuların eli ayağı titrer. Bu sebepten Es Es taraftarının bu hafta yapması gereken şu. Rıza Hoca'ya, oyunculara kızmış olabiliriz. Ama gün cephe alma günü değil. Gün kenetlenme, destek olma günü. Rıza Hoca'ya olan tepkimizi bir kenara bırakmalıyız. Henüz 5 hafta geçti. Köprünün altından çookk sular akar. Antep, Buca ve Belediye maçlarından alınacak 9 puan takımı nerden nereye taşır. Antep maçı dönüm noktası, cumartesi günü geriye de düşsek, kötü de oynasak takıma, sahaya oyuncuların adım atmasından son düdüğe kadar destek vermek zorundayız. Bu takım ne Rıza'nın ne sahadaki oyuncuların ne de Halil Başkan'ın. Bu takım hepimizin.Unutmayalım ki "Başka Eskişehirspor Yok"...Kırmızı Şimşeklere sahip çıkalım...

Sezonun İlk Derbisinde Eşitlik :1-1


Spor Toto Süper Lig 5. haftasında bu sezonun ilk derbisi Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynandı. Maçın 26. dakikasında Niang ile öne geçen Fener 87. dakikada Guti'nin penaltısına engel olamayınca maçta gülen olmadı.


Maçın hikayesine gelirsek dünkü maç aslında bir o tarafa bir bu tafara gitti. Maça iyi başlayan ve pozisyonlar bulan taraf Beşiktaş oldu ama golü Fenerbahçe attı. Attığı golle cesaretlenen Fener bu kez Beşiktaş'ın üzerine gitmeye başladı. Niang, Dia ve Alex ile pozisyonlara girmeye başlayan Fenerbahçe maçı koparacak golü bir türlü atamadı. Beşiktaş ise sakatlıklardan yana şanssızdı. Hakan ve Ekrem'in sakatlanmasıyla Schuster daha ilk yarıdan 2 zorunlu değişikliği yapmış hamle hakkı azalmıştı.

2. yarıyla beraber Fener'de skor koruma psikolojisi patlak verdi ve savunmaya çekilmeye başladılar. Beşiktaş da Fener'in üzerine gitmeye başladı.Orta sahadan Guti ve Quaresma menşeili ataklar 72'de Bobo'nun da girmesiyle iyice arttı. Kaleci Cenk'ten aldığı topu müthiş sürüp harika bir ara pası atan Guti'nin Bobo'ya gönderdiği topa Volkan dengesiz çıkınca penaltıya sebebiyet verdi. Ve işte o an nefesler tutuldu. Gözler belediye işçisi Bilica'yı ararken Beşiktaş'lı oyuncular da penaltı noktasına bariyer kurdu Bilica'yı engellemek için. Sonunda Cüneyt Çakır da Bilica'yı bu seferlik kazı yapmaması konusunda ikna etti ve tabi Bilica sonraki maç için söz alarak bunu kabul etmiş:))) Bilica'nın kontrol altında olduğunu bilmenin verdiği özgüvenle topun başına geçen Guti golü attı ve Kadıköy'den 1 puanı çıkardı Beşiktaş.



Sonuç olarak maç 2 tarafa da gitti geldi. 2 ekip de kazanabilirdi. Berabere bitti. Cüneyt Hoca maçı bence iyi idare edemedi. Kartları standart değildi ve 2 tarafın da tepkisini çekti. Ama hatalarının bir tarafa yoğunlaşmaması işin belki de tek iyi yanıydı.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Bravo Aylin !!!


Antalya'da düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası'nda Aylin Daşdelen, 53 kiloda 2 gümüş, 1 bronz madalya kazanarak şampiyonanın 2. gününde de bizleri sevindirdi.

Her ne kadar ülkemizde birçokları için önemli olmasa da Aylin'in bu Dünya 2.liği beni yine çok gururlandırdı. Ve Aylin'in bu başarısını haber yapmadan geçemedim her ne kadar bloga koyabilecek fotoğrafı basınımızda bulmaktan zorlansam da. Bu kiloda 3 altın alan Çinli sporcu Xiaoting Chen ile çalışma şartları ve aldıkları destek kıyas dahi edilemeyen Aylin'in bu "BÜYÜK" başarısını tekrar tekrar kutluyorum. Helal Olsun Sana AYLİN!!!

Helal Olsun Size Kızlar !!!


Antalya'da düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası'nda podyuma çıkan Nurcan Taylan ve Sibel Özkan dün akşam bizlere gurur dolu bir gece yaşattılar.

Nurcan Taylan, 48 kiloda silkmede 121 kilo kaldırıp, DÜNYA REKORU kırarak altın madalyaya ulaştı. Nurcan Taylan, koparma ve silkmenin ardından toplamda kaldırdığı 214 kilo ile altın madalya kazanırken, şampiyonayı 3 altın madalya ile dünya şampiyonu olarak tamamladı. Koparmada dünya rekorunu son anda ağırlığı bırakarak kaçıran Nurcan silkmede ise rekoru bırakmadı. Bu sene formuyla göz dolduran atletimiz Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluklarından sonra Dünya Şampiyonu da olarak kilosunun en iyisi olduğunu gösterdi.



Yine 48 kiloda mücadele eden bir diğer haltercimiz Sibel Özkan ise yarışmayı 2 gümüş 1 bronz ile tamamladı. Son kaldırışı sonrası morali iyice bozulan 2008 Pekin Olimpiyatı'nın gümüş madalyalı genç haltercimiz Londra 2012 de altın için mücadele edeceğini söyledi.



Podyumun en üst 2 basamağında görüp gururlandığımız haltercilerimiz umarım 2012 de de bu başarılarını tekrar ederler.

2 ay önce Avrupa şampiyonu olan atletizmcilerimize hala verilmeyen "BÜYÜK" başarı ödüllerini umalım ki haltercilerimiz bir an önce alırlar
. Çünkü bu sporcularımız amatör ve maalesef bu ödüller dışında pek bir gelir kaynakları yok. Her işi bir garip, ters yaptığımız ülkemizde zaten milyoner olan basketçilerimize ödüllerini fazlasıyla anında verirken, bu ödüllerle geçinen amatör dünya ve Avrupa şampiyonlarımızın "BÜYÜK" ödüllerini aylar sonra veriyoruz.

Usain Michael Johnson'ın İzinde !!!


Jamaikalı Dünya ve Olimpiyat şampiyonu atlet Usain Bolt,kariyerini zirvede noktalamak istediğini söyledi. Şu anda 100 ve 200 metrelerin tartışmasız en iyisi ve dünya rekorlarını elinde tutan atlet “Antrenörüm 2016 Olimpiyatları’nda da yarışmamı isteyebilir. Buna birlikte karar vereceğiz. Kesin olan sprint yarışlarını Michael Johnson gibi zirvede bırakmak istediğim” diye konuştu.



400 metre dünya rekorunu elinde tutan eski 200 metre dünya rekortmeni Michael Johnson ile emeklilik üzerine sohbet ettiklerini söyleyen Bolt “Ona neden emekliye ayrıldığını sordum. Bana, tüm hedeflerine ulaştığını ve yarışması için artık bir neden göremediğini söyledi. Belki ben de onun yolundan gidebilirim” ifadelerini kullandı.



Michael Johnson, benim gibi birçok atletizm severin gözünde "Pistlerin Gelmiş Geçmiş En İyisi". Yarıştığı dönemde 200 ve 400 metrede kimseye geçilmeyen ve bu iki dalda dünya rekorunu kıran atletin 43.18 lik 400m dünya rekoruna hala kimse yaklaşamıyor.Eski 200 metre Dünya rekoru olan 19.32 lik derecesi ise yıllar sonra Usain Bolt tarafından önce 19.30 daha sonra da 19.19 olarak kırılmıştı. 90 lı yılların en hızlısı, bence şu zamanın teknolojisi ayakkabı ve mayolarla koşsa 400m de 43 saniyenin, 200m de de 19 saniyenin altında koşabilirdi. O gelmiş geçmiş en büyük sprinterdi. Günümüzün en iyisi Usain Bolt'un da onu örnek almasına çok sevindim.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Adaletsizlik Yok Mu Acaba ???


Türk Milli basketbol takımımız bize büyük bir gurur ve onur yaşatarak dünya ikincisi oldu. Hepsine helal olsun. Dünya'nın en önemli takımlarını bir bir dize getirdiler ve Türkiye'yi çok iyi temsil ettiler.

Buraya kadar her şey normal. Ama "milli" mücadelenin ardından kendilerine verilen ödüller gündeme geldi. Bunun belki de en büyüğü Tayyip Erdoğan'ın 28 milyon TL dağıtması oldu. Zaten böyle bir ödülü de milliler istiyor ve bekliyordu. Kaptan Hidayet her açıklamasında "Maddi ve Manevi destek" sözünü araya sıkıştırıyordu. Sonunda istedikleri oldu hepsi 1 er buçuk milyon TL ödüle kondu. Bunun dışında işadamının birisi 1 er daire hediye etti. Helal i hoş olsun. Buna sözümüz yok. Ama TC başbakanı sanki cebinden veriyormuş gibi çıkarıp 28 milyon verirse burada bir sıkıntı var. Acaba başbakan kimin parasını kime dağıtıyor. Eğer devletin böyle bir başarılı sporcular için bütçesi varsa tamam. Ona da sözümüz yok ama bu sefer de bir çifte standart yok mu??



Uzak değil daha geçen ay yine tarihimizde bir ilk yaşadık. Atletizmde Nevin Yanıt kadınlar 100 metre de AVRUPA ŞAMPİYONU oldu. Sadece Nevin de değil Elvan ve Alemitu da bize bu gururu yaşattı. Ödülleri ne oldu ki acaba?? Küçük bir karşılama ve bir miktar altın galiba. Bu sporcular da bizim sporcularımız değil mi?? Avrupa Şampiyonu olup Milli marşımızı İspanya'da 70 bin kişiye dinletmek Dünya 2.liği kadar değerli değil mi??? Ki paraya ihtiyacı olmak konusunda da basketbolcların yıllık kazançları ile atletlerinkiler kıyas dahi edilemez. Bu sporcularımızın bu paralara bu teşviklere daha çok ihtiyacı vardı. Sonra diyoruz ki bizden neden atlet yetişmiyor. Şu tabloyu gören yetenekli bir çocuk sizce basketbola mı yönelir yoksa uzun atlama, yüksek atlama gibi atletizm dallarına mı?? Diyecek ki "ulan Avrupa şampiyonu olsam ne yazar?? Kuru bir teşekkür ve sonra 1-2 ay içinde unutulacağım".



Dediğim gibi basketbolcularımız böyle bir ödülü haketmişlerdir. Ama Nevin, Elvan ve Alemitu ve farklı spor dallarında da ülke bayrağımızı göndere çektiren marşımızı dinleten bütün "milli" sporcularımız da bu ödülleri en az basketçiler kadar hak ediyorlar. Böyle bir sistemsizlik, böyle bir adaletsizlik olduğu sürece biz asla bir spor ekolü olamayız. Hiç bir alanda...

NOT: Bu adaletsizliğe seyirci kalmayan ve basında yer veren ve de benim bu yazıyı yazmama ön ayak olan Hıncal Uluç'a da teşekkürler...

13 Eylül 2010 Pazartesi

Seni UNUTMAYACAĞIZ Taçsız KRAL !!!


Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük golcüsü Metin Oktay'ın ölümünün 19. yılı.

O 18 dışından ağları delen ilk futbolcuydu.

Onun Galatasaray sevgisini hiçbir şey satın alamadı. "Bizi sevenlere ihanet etmeyelim baba"

O centilmenlik denince akla gelen ilk isimdi.



Seni izleyemedik ama anlatılanlar ve yazılanlar senin görkemini ve ruhunu anlayabilmemiz için yetti.

10 Numaranın en çok yakıştığı futbolcu, Türk futbolunun "Taçsız Kral"ı SENİ UNUTMAYACAĞIZ!!!

Hepinize Helal Olsun !!!


Ülkemizde düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası'nda final mücadelesinde milli takımımız, ABD ile karşı karşıya geldi.12 Dev Adam güçlü rakibine diş geçiremeyerek gümüş madalyada kaldı...81-64



Bir Dünya şampiyonası geride kaldı. Türkiye Dünyanın en önemli basketbol ekollerini bir bir sıraya dizerek finale kadar geldi. Finalde rakip çok güçlüydü. Ama biz yine de inanmıştık. Olmadı şampiyon olamadık ancak DÜNYA İKİNCİSİ olarak bu onuru hep beraber yaşadık. Teşekkürler 12 DEV ADAM...



Maça gelince Sırbistan maçının yorgunluğu baya bi hissedildi. Rakibin bi tane etkili skoreri vardı. NBA sayı kralı Durant. Yapmamız gereken bence sadece bir adamı onun üzerine yapıştırmaktı. Adım adım takip etmekti. Yapamadık çoğu boş atışlardan tam 28 sayı bıraktı potamıza. Odom 15, Westbrook ise 13 sayı attı ve altın madalyayı ülkelerine götürdüler. Biz de ise Hidayet'in 16 sayısına destek veren olmayınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Biz de gümüş madalyanın sahibi olduk.

Ben bir söz de İstanbul seyircisine söylemek istiyorum. Basket kültüründen yoksun tiyatro seyreder gibi maç seyrettiler. Ev sahibi avantajımızı kullanıp hakemi ve rakibi baskı altına alamadık. Ankara seyircisini resmen mumla aradık İstanbul maçlarında.

Bronz madalya mücadelesinde ise Litvanya Sırbistan'ı 99-88 mağlup ederek madalyanın sahibi oldu.Çok iyi bir turnuva geçiren Kleiza 33 sayıyla yine takımını sırtladı.




Turnuva sonunda turnuvanın EN leride belli oldu. En değerli oyuncu ödülünü hak ettiği üzere Kevin Durant aldı. Turnuvanın en iyi beşi ise şöyle oluştu.

Milos Teodosiç (Sırbistan) - PG
Kevin Durant (ABD) - SG
HİDAYET TÜRKOĞLU (TÜRKİYE) - SF
Linas Kleiza (Litvanya) - PF
Luis Scola (Arjantin) - PF


12 Eylül 2010 Pazar

Dev Adımlarla FİNALDEYİZ !!! 83-82


12 Dev Adam Dünya Basketbol Şampiyonası yarı finalinde Sırbistan'ı mağlup ederek finale çıkıp ABD'ye rakip oldu...Nefeslerimizi tutarak izlediğimiz maçta maçın genelini geride oynayan Millilerimiz son saniyede Kerem Tunçeri'nin basketiyle maçı 83-82 kazandı ve tüm Türkiye'yi sevince boğdu.




Turnuvada oynadığı diğer maçların aksine maç boyunca çok iyi hücum eden rakibini durduramayan Milliler, kötü oyuna rağmen maçın içerisinde kalarak galibiyet umutlarını yitirmedi. Maçın son çeyreğinde çok etkili savunma yapan 12 Dev Adam maçı son topa kadar getirdi.Bitime sadece 4.5 saniye kala kenardan oyuna başlayan 12 Dev Adam, Kerem Tunçeri'nin basketi ile durumu 83-82'ye getirdi. Ama kurt hoca Dusan Ivkovic'in "basket yersek mola" işareti yüzünden maçı kazandık zannettik ama hakemler 0.5 saniyelik süre işareti verdi. Burada da Semih Erden devreye girdi. Son topta Velickoviç e bloğu indiren Semih Sırpları yıkarken bizleri sevinçten havalara uçurdu.

Maç boyunca yarı final heyecanından mıdır nedendir Millilerimiz tutuktu. Sırplar ise çok yüzdeli oynadı. Rakibin süperstar oyun kurucusu Milos Teodosiç oyunu resmen sürklase etti. Maçı 13 sayı 11 asist gibi etkileyici bir performansla tamamlasa da yenilgiye engel olamadı. Sırpların diğer etkili isimleri ise 18 sayı atan Marko Keselj ve 15 er sayı atan Nenad Krstic ve Savanoviç oldu.



Bize bu tarihi zaferi yaşatan millilerimizde ise Hidayet Türkoğlu 16, Ömer Onan 14, Kerem ve Ender ise 12 şer sayı atarak takımımızı sırtladı.



Bugünkü rakibimiz ise Amerika Birleşik Devletleri. Tamam çok iyiler, atletikler ve hiç yenilmediler. Ama bu turnuvada yenilmeyen bir 2. takım daha var. O da TÜRKİYE. Bu akşam bir 40 dakikamız kaldı. Evet zor ama neden olmasın madalyamız neden altın olmasın. Olmasa da bizlere yaşattığınız bu gurur yeter. Hepinize helal olsun 12 DEV ADAM...

8 Eylül 2010 Çarşamba

Nefes Kesen Maç Arjantin'in :93-89


2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda Arjantin, baştan sona müthiş bir çekişmeye sahne olan maçta ezeli rakibi Brezilya'yı 93-89 yenerek son çeyrek final biletini alan takım oldu.

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda iki Latin Amerika ülkesinin karşı karşıya geldiği 2. tur mücadelesinde Arjantin, büyük çekişmenin yaşandığı maçta Brezilya'yı Scola'nın başarılı performansıyla mağlup etti. Turnuvanın da şu an sayı krallığında ilk sırada bulunan Arjantinli yıldız maçı tam 37 sayıyla tamamladı. Arjantin'de ayrıca Carlos Delfino 20 sayı kaydederken bizlere fevkalade bir gece yaşattılar.

Maçı kaybeden Brezilya'da ise Marcelo Huertas 32, Leandro Barbosa 20 sayı attı. Çeyrek finalde Litvanya ile eşleşen Tangocular bu turda da kesin favorim.

Dünkü maçların tamamlanmasıyla çeyrek final eşleşmeleri ise şöyle oluştu.

Sırbistan - İspanya
TÜRKİYE - Slovenya

ABD - Rusya
Arjantin - Litvanya

6 Eylül 2010 Pazartesi

Bu Yolun Sonu Final !!! 95-77



2010 Dünya Basketbol Şampiyonası ikinci tur mücadelesinde Fransa'yı farklı mağlup eden 12 Dev Adam çeyrek finale yükseldi... Millilerimiz baştan sona üstün oynadığı maçta 2. periyotla birlikte farkı açtı ve rahat bir maç kazandı. Millilerimizde nihayet kendini bulan Hidayet 20 sayı atarken, kenardan gelen Sinan Güler de 17 sayıyla müthiş katkı yaptı.

Evimizdeki şampiyonada seyirci desteğimizle önümüze geleni yıkmaya devam ediyoruz. şimdiki rakip ise Slovenya. Dünkü maçta Avustralya'yı 87-58 ile rahat geçen Slovenler önünde işimiz zor olabilir ama seyircimizle bence yine favoriyiz.

Önceki günkü maçlara nazaran daha heyecanı düşük maçlar oynandı. Sonuçlar daha 3. periyotta belli oldu. Önceki günkü maçlarda Sırbistan sona ana kadar müthiş bir çekişmeye sahne olan maçta Hırvatistan'ı son saniyede 73-72 yenerek ilk çeyrek finalist olmuştu. Sırplarda Nenad Krstic 16, Rasic 15 sayıyla ornarken Marko Popovic'in 21 sayısı Hırvatistan'a yetmedi.



Yunanistan'ın ise korktuğu başına geldi. İspanyollardan kaçmak için bilerek Rusyaya yenilen ama ilahi adalet ile yine İspanya ile eşleşen Yunanistan 80-72 kaybetti ve evinin yolunu tuttu. İspanyollarda Navarro 22 sayı attı. Yunanlılara Diamantidis ve Zizis in 16 şar sayısı yetmedi.

Milli takımımız için artık önünde çok kritik maçlar var. Ben Slovenya'yı yeneceğimize inanıyorum. Çünkü biz bu turnuvanın en iyi savunma yapan takımıyız. Ve seyircimizin desteğiyle de hücumda da iyi işler yaptığımızda zaten bizi kimse kolay kolay yenemez.

3 Eylül 2010 Cuma

İşte Eşleşmeler !!!


2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda son 16'ya kalan takımlar belli oldu. 4 gruptan ilk 4 takımın çapraz eşleşmeleriyle oluşan son 16 şöyle belirlendi:

4 Eylül Cumartesi:

18.00 Sırbistan-Hırvatistan

21.00 İspanya-Yunanistan

5 Eylül Pazar:

18.00 Slovenya-Avustralya

21.00 TÜRKİYE-Fransa

6 Eylül Pazartesi:

18.00 ABD-Angola

21.00 Rusya-Yeni Zelanda

7 Eylül Salı:

18.00 Litvanya-Çin Halk Cumhuriyeti

21.00 Arjantin-Brezilya

Eşleşmelerde en çok dikkatimi çeken 2 eşleşme ise eski Yugoslav takımları ezeli rakipler Sırbistan ve Hırvatistan eşleşmesiyle Arjantin - Brezilya eşleşmesi. Bu iki karşılaşmayı ayrı bir heyecanla bekliyorum ve bu maçların kesinlikle favorisinin olmadığına inanıyorum.

Son olarak da aynı gün maç yapan takımların kazananları çeyrek finalde birbirlerine rakip olacaklar.

Grup Maçları Tamamlandı. 5'te 5 Yaptık !!!


2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası C Grubu'nda oynanan son maçta Türkiye, Çin'in 87-40 mağlup etti. Başından sona çok rahat bir oyun oynayan millilerimiz zaten grup liderliğini daha önceden garantilemişti. Bu galibiyet de ekstra moral oldu. Millilerde Oğuz 20, Semih 18 ve Ömer Aşık da 17 sayıyla oynadı. Çeyrek final yolunda rakibimiz son maçında Yeni Zelanda'ya yenilen Fransa.

Grubumuzdaki diğer maçlarda Rusya Yunanistan'ı 73-69 mağlup etti ve grubu 2. tamamladı. Yalnız maça sonuçtan çok Yunanlıların maçı bilerek kaybetmesi damga vurdu. Grubu 3. bitirip İspanya ile eşleşmekten kurtulmak isteyen Yunanlılar maç boyu neredeyse savunma yapmadı ve ciddiyetsiz atışlar kullandı. Basketbol rezilliğine Rusya'nın antrenörü David Blatt de dayanamadı ve verdiği demeçte "Yunanlılar kendilerinden utanmalı. Gördüğümüz basketbol değil; komediydi. Yunan oyuncular kaçırmak için şut attı." şeklinde konuştu. Ama işin komik yanı Yeni Zelanda'nın Fransa'yı sürpriz biçimde 12 sayı farkla yenmesi yüzünden 3. olması beklenen İspanya 2. oldu ve Yunanlılara rakip oldu.::))



A grubunun liderini belirleyecek ve günün en çok merak edilen karşılaşmalarından olan Arjantin-Sırbistan maçı müthiş bir mücadeleye sahne oldu. Başından sonuna çekişmeli geçen maçı Sırbistan 84-82 kazanarak grup lideri oldu.

B grubundaki önemli maçta ise Brezilya Hırvatistan'ı 92-74 yenerek grubu 3. sırada tamamladı.



Grup maçlarının tamamlanmasının ardından gruplardaki sıralamalar ise şöyle:

A grubunda sırasıyla son 16'ya kalan takımlar Sırbistan, Arjantin, Avustralya, Angola olurken Almanya ve Ürdün elendi.

B grubunda sırasıyla son 16'ya kalan takımlar ABD, Slovenya, Brezilya, Hırvatistan olurkaen İran ve Tunus turnuvaya veda etti.

C grubunda sırasıyla son 16'ya kalan takımlar TÜRKİYE, Rusya, Yunanistan, Çin olurken Porto Riko ve Fildişi Sahilleri elendi.

D grubunda
sırasıyla son 16'ya kalan takımlar Litvanya, İspanya, Yeni Zelanda, Fransa olurken Lübnan ve Kanada elendi.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Grup Liderliği Garanti !!: 79-77



Dünya Basketbol Şampiyonası C Grubu'nda 12 Dev Adam, Porto Riko'yu zor da olsa mağlup ederek grupta 4'te 4 yaptı ve liderliği garantiledi...

Maça çok iyi başlayamayan ve ilk 3 maçtaki etkinliğini göremediğimiz millilerimiz yüreğimizi ağzımıza getirdi. Yunanistan maçından sonra "okyanusu geçtik şimdi derede boğulmamak lazım" demiştik. Az daha derede boğuluyorduk. Ancak son çeyrekte maça ağırlığımızı koyduk ve bir ara farkı 12 sayıya çıkardık. Fakat ne olduysa birden bire maçı yine zora soktuk. Porto Riko'lular son şutları kaçırınca maçı da 79-77 kazanmış olduk. Millilerimizde Hidayet 16 ve Ersan 13 sayı ile oynarken Porto Riko'da Vassallo 19 sayı attı.

Gruptaki diğer maçlarda Yunanistan Fildişi'ni 97-60; Rusya da Çin'i 89-80 mağlup etti.



B grubunda günün en çok merak edilen karşılaşmalarından birinde Slovenya Brezilya'yı müthiş bir mücadele sonrası 80-77 mağlup ederek grup 2.lik yolunda önemli bir adım attı. Bir ara farkı 17 sayıya çıkaran Slovenya'ya Brezilya 15-0 lık bir seriyle cevap verdi ve maça ortak oldu. Slovenya'da Lakovic 20, Brezec 16 ve Nachbar 15 sayıyla oynarken, Machado'nun 20 ve Splitter'in 19 sayısı mağlubiyete engel olamadı.

Günün bir diğer önemli maçında 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası D Grubu'nda Fransa'yı 69-55 yenen Litvanya, 4'te 4 yaparak liderliği garantiledi. Litvanya'da Maciulis 19 ve Kleiza 15 sayıyla yıldızlaştı.



Günün diğer gruplarda toplu sonuçları ise şöyle:

A Grubu:
Sırbistan 94-79 Avustralya
Almanya 88-92 Angola
Arjantin 88-79 Ürdün

B Grubu:
Hırvatistan 84-64 Tunus
İran 51-88 ABD
Brezilya 77-80 Slovenya

D Grubu:
Kanada 61-71 Yeni Zelanda
Lübnan 57-91 İspanya
Litvanya 69-55 Fransa

2010 Dünya Şampiyonu kim Olur???


Ülkemizde düzenlenen 2010 FİBA Dünya Basketbol Şampiyonası'nı kim kazanır anketi "sporokuyorum.blogspot.com" da..!!! Blogun sağ tarafındaki ankete katılarak şampiyon kim olacak sorusuna beraber yanıt arayalım...

Son Kurbanımız Yunanistan : 76-65


2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda 3. maçına çıkan A millilerimiz Yunanistan'ı da devirerek 3'te 3 yaptı ve grup liderliği yolundaki en büyük engeli de geçmiş oldu.


Ve Yunanlıları'da devirdik. Müthiş bir şampiyona başlangıcı yapan milliler Fildişi ve Rusya'nın ardından 3. maçının da kazandı. Maça yine mükemmel savunmamız damga vurdu. 90 sayıya yakın ortalamyla oynayan Yunan takımını 65 sayıda tuttuk. Millilerimizde hücumda ise Ersan şov vardı. Yunanistan potasına tam 26 sayı bırakan Ersan maçın yıldızıydı. Millilerimizde ayrıca pota altında Ömer Aşık 12 Semih 10 sayıyla katkı yaptı. Müthiş savunmamızın baş mimarı ise Ömer Onan'dı. Yuna guard Spanoulis'i savunan Ömer 20 küsür ortalamayla oynayan Spanoulis'e sadece 5 sayı izni verdi. Yunanlılarda Bourousis'in 15 sayısı yenilgiyi önleyemedi.

Bu yolun sonu madalya gibi. Ama öncelikle şu grubu lider bitirip işi kolaylaştıralım. Yunanistan'ı yendik ama okyanusu geçip derede boğulmamak lazım. Hala 2 maçımız var ve Porto Riko ve Çin'i de hafife almadan çıkıp maçları kazanmalıyız.

Grubumuzdaki diğer sonuçlarda;
Porto Riko 84-76 Çin
Rusya 72-66 Fildişi Sahilleri

D grubundaki maçlarda ise Litvanya son şampiyon İspanya'yı 76-73 mağlup etti ve boğalara 2. yenilgisini tattırdı. Litvanya'da galibiyetin mimarları 17 sayı atan Kleiza ve 13 er sayı atan Maciulis ve Pocius'du. İspanya'da Navarro'nun 18 sayısı yetmedi.



D grubundaki diğer sonuçlar;
Yeni Zelanda 108-76 Lübnan
Fransa 68-63 Kanada